lojistik firması buluyorsun. bir tane gümrük firması buluyorsun.

malı tıra yüklüyorsun. tır gümrüğe gidiyor. gümrük firması senin malının işlemlerini yapıyor.

tır gümrükten çıkıyor. ülkeye gidiyor malı teslim ediyor.

ödeme alma işlemi değişiyor. istersen ön ödeme. istersen malı yüklediğin an. istersen mal o ülkenin gümrüğüne glediği an paranı alacak şekilde anlaşabilirsin. akredif bu tür anlaşmalarda bankayı güvenilir 3. aracı olarak koyuyor. satın alan firma akredif açıyor bankaya. parayı bankaya veriyor. banka bakıyor mal gümrüğe geldi mi ? geldiyse parayı satıcı firmanın hesabına koyuyor. biz genelde öyle çalışıyoruz. gübre.

anladım. yani benim anladığım,yapmam gereken şu yanlışım varsa düzeltin

anlaştıktan sonra müşteriye bir proforma fatura gönderiyorum. içinde fiyat ve teslim şekline göre taşıma ücreti vs.. ayrıca banka bilgisini de ekliyorum. müşteri o banka bilgisine göre akreditif açıyor. akreditif şartlarını inceleyip,onaylayıp malı hazırlamya başlıyoruz.gümrük firması beyannameyi hazırlıyor. sonra lojistikçi malı teslim alıp gümrüğe götürüyor. anlaştığımız gümrük firmasının yetkilileri beyannameyle birlikte gümrükten çıkarıyor ve diğer ülkenin gümrüğüne girdiğinde para bizim bankaya geçmiş oluyor. burdaki koordinasyonu tam anlamasam da süreç bu yani.

peki diyelim ki güvene dayalı bir ticaretimiz var. yani adam benim hesabıma parayı direkt gönderdi. ben de malı çıkardım ve gönderdim. veya mal teslim edildikten sonra aynı şekilde gönderecek. bunun bir engeli vs. var mı? yani ben mesela ihracat kdv iadesi alırken direkt bankaya gelen parayı bedeli olarak gösterebilir miyim mesela.

ne ile gönderdiğine bağlı. fob gönderim yaparsan direkt alırsın ürün bedelini, cif gönderimde sadece ürün bedelini alırsın. bir lojistik firması bulursan fob daha avantajlı olur senin için alıcı da kabul ediyorsa ve parayı direkt göndermeyi kabul ediyorsa malları teslim almadan.

akreditif usulü yapmıyorsan süreç nasıl işler bilmiyorum ama alırsın tabii kdv indirimi.

komple sallıyor da olabilirim, zaten bu işi yapan kişi herhalde bedavaya vermez bilgileri.

Öncelikle gümrükçü buluyorsun onlara para verdiğin için darlayıp tüm süreci detaylı şekilde soruyorsun, öğreniyorsun.

Malzemeler kara yoluyla gidecekse EXW teklif ilet nakliyeyi müşterin ayarlasın.

kolayihracat.gov.tr

bir de itkib var üye olman gereken, kanunlar gereği

rekin teksoy çevirisi en iyisi. oğlak yayınları.

oğlak +1

Rekin Teksoy çevirisi beni tatmin etti.

Rekin Teksoy bence de hakkini vererek cevirmis. Dipnotlarin yerlesimi de guzel

Star Saat
Satıcı Puanı 9.8
14 değerlendirme yapılmıştır.
1.980 ürün var

Firma Adı: RO** TÜKETIM MADDELERI ELEK. LTD ŞTİ
Mersis No: ***5144769600001
Şehir: Ankara İletişim: Satıcı Firmanın hepsiburada.com'a beyan ettiği merkezi adresi ve tarafımızca onaylanmış olan telefon numarası hepsiburada.com kayıtlarında yer almaktadır.

Piyasa araştırması yapınca da saatin aman aman çok ucuza satıldığı söylenemez.
Güvenmemek için bir sebep görmüyorum.

Orijinalliginden şüphe edecek bi durum yok bence. Zaten bir tekstil markasının ürettiği pilli basit bir saat. Etiket fiyatı yüksek tutulmuş indirimle görece normal bir fiyata düşmüş. Beğendiyseniz alabilirsiniz sahte değildir.

Orijinaldir de kordon çok adi duruyor ya. Seni üzmek gibi olmasın ama

Ben de en kötü seiko falan bekliyorum. Tommy hilfiger saatin çakmasıyla kim uğraşsın. Sahte olsa bile çok fark olmaz.

mk aksesuarının. tommy olsa ne olur başka model olsa ne olur. yıllar evvel... seneee sanırım 2002 peder bi saat almış,, esnaf saatçi bi arkadaşından. baktı baktı bu çok genç işi ya dedi bana verdi. güzel saat ama metal komple paslanmaz. biz paslandık, saat paslanmadı bu vakit oldu. peder rahmetli oldu. saate bakınca vakti söylemesinden ziyade vakitlerin iz bıraktıkları bana daha anlamlı geldi. duruyor bi kenarda, mekaniması bozulmuş bütün kadranları çalışmıyor şimdi. kalbi atıyor ama bir şeyler eksik.

Bana da oluyor aynısı.

Geç falan değil.

35'inden sonra Rusça öğrenmeye başlamış, 1 seneden biraz az çalışmış, başlangıç seviyesinde ama en azından eski SSCB ülkelerinde yolunu izini bulacak kadar Rusça kullanabilen biri olarak söylüyorum, yardır gitsin.

çok geç. üçüncü yabancı dil olarak öğreneceksen mümkün. ilk yabancı dil olacaksa hiç imkan vermiyorum.

hiçbir dili öğrenmek için geç değildir de öğrenme amacınız nedir? Ben mesela 4 sene önce başka ülkeye taşındım ve 24 25 yaşımda yeni bir dil öğrenmeye başladım. Beni geç 40 50 yaşlarında bir sürü insan var gittiğim kurslarda. Çünkü hepsi buraya gelmiş, iş derdinde, yaşama derdinde ve öğreniyorlar da. Fransaya gitmek, fransız şirketinde çalışmak vs. gibi amaçlarınız varsa hiç durmayın başlayın tabii öğrenmeye. Azim de varsa ne güzel. Yalnız sadece öğreneyim demekle zor, konuşup pratik yapabilmek de lazım, heves olarak kalırsa unutulur gider.

ben 27'den sonra başladım öğrnemeye ama lanet olası çok zor.
Hiç çekinme başla
birkaç site var (fun-mooc, youtube kanalları vs.) bunlardan başlayabilirsin. Bence en zoru bu dilin listening ile writing. Bunların üstüne düşmeni tavsiye ederim

Değil. ama çok zaman ayırman gereken bir dil. ingilizce gibi ara sıra da olsa maruz kalamadığın için bol bol ezber yapman gerekecek.

Learning curve'u hafife almamak lazim. Ama mumkun. Yeter ki vakit ayir ve efektif calis.

Annem 38 yaşından sonra öğrenmeye başladı; simdi konferans verecek düzeyde bir fransızcasi olmasa da arkadaş edinip, basit cümleler kuracak, karşıdakini anlayacak kadar biliyor. Geç değil kısacası.

@fraise annenizdeki azim ve gayrete hayran kaldım. Tebrik ediyorum

Dil öğrenimiyle ilgili en büyük problemler bence
1 - Öğrenilen dile adapte olabilme kabiliyeti, özellikle de ilk yabancı dil için
2 - Azim

Öğrenilen dile adapte olabilme kabiliyeti başlangıç için önemli çünkü yabancı dil öğrenmek ilk başta sağlak bir insanın sol elle yazı yazması gibi; zihninizdeki kalıplara karşı geliyorsunuz, başlangıçta ciddi engel oluşturuyor.

Azim başlangıçta yukarıdaki problemi aşmak için gerekli. Yaşın büyüklüğüne göre belki süreç biraz daha uzar ama çok değil. Ancak azmin asıl gerekli olduğu yer dil öğrenmeye başlamanızla öğrendiklerinizi pratikte kullanabildiğiniz an arasında geçen sürede vazgeçmemeniz, her gün yine aynı tempoyla çalışmaya devam edebilmeniz. Eğer vaktiniz ve azminiz varsa yaş çok önem arzetmeyecektir.

alınır, özellikle bu sarışın mavi gözlü elit bi tayfası var; aileler yavrularına damatlarına düşkün bayaaaa. bu tayfadansa bnce kaçırma

Fıstık, baklava vs. alınır.

maz mı diyorum.

kacaymis kilosu?


ps:zihniyetini

Antepli kızların tamamına yakına mutaassıp, muhafazakar tiplerdir, görünüşlerine aldanma. Ailesi en aydın, seküler geçinen kızlar bile "nişan olmadan el tutmam" kafasında tiplerdi, "bana uyar" diyorsan alabilirsin yoksa bulaşma bile derim.

Ben oradayken dehset bir kiz gormustum gözleri muthisti. Alinir bence.

antep'ten araba alınmaz. kızı bilmiyorum.

Ben almamayı tercih ederdim şahsen

Paket de yapıyorlar mı

Pühh be.
Bi de eşim, karım diyeceksin o insana öyle mi.
Davar alıyor sanki.

Antep'ten kız alınmaz. Adana'dan da kız alınmaz. Binaenaleyh kız alınmaz.

alınabilir.

antepteki 2 kadindan 1i suriyelidir tahminim. arapca biliyorsun belki..

ailesi aydin bir aile ise olur tabi, alinir. lakin muhafazakar tayfada, isid destekciligine gidecek kadar yobazlari var.

ayrica ailesi muhafazakar olup kasar olanlari da mevcut, almanya'da tanimistim birkac tanesini. bunlari onermem tabi..

Ailende şeker hastalığı geçmişi varsa olmaz o iş. Damat tepsisi yapıyorlar onu yer ölürsün yoksa.

Antepten baklava bile almam

niye baba

o tarafları pek sevmem

cahillikten ölmüyorsan kızın memleketinin son önem verilecek sey oldugunu bılırdın, espri yaptıgını var sayıyorum

kızın memleketi = kızın kültürü. isterse avrupanın göbeğinde büyüsün.
(bkz: apple doesnt fall far from tree)

Aman aman bir roman değil. İnsanlar finalinden etkileniyor genelde. Roman, biraz şaşaalı bitiyor çünkü.

amortisman+1 sadece finali etkileyici. onun haricindeki sayfalar biraz yoruyor kendini.

epey okumuşsun zaten ama keyif almıyorsan kendini zorlama bence de. kendisinin de çok bunalımda olduğu bir dönemde yazdığı bir kitap; çok önemli bir eser olduğunu hiç düşünmedim ama hayat ve bireysellik hakkında bazı zihin egzersizlerine sürükleyebiliyor. En güzeli, hızlıca okuyup birileriyle kitabı tartışacak ortamının olması.
Çok kişinin etkilenmiş olması benim için artık bir kriter değil çünkü kitleleri intihara sürkleyen kitaplar var mesela; benim okuyup anlam verebildiğim biri olmadı hiç.

Ben lisede okuyup çok etkilenmiştim. Ama bağlantı kuramadıgim okumakta zorlandığım yerler olmuştu. Lisede başucu eserlerinden biriydi diyebilirim. Yakın zamanda okuduğumda dilinin o kadar da iyi olmadığını fark ettim. Tatmin etmedi beni kitap. İsbankas kültür den okumuştum. Ama halen benim için önemli bir kitap kendisi. Aynı yeraltından notlar gibi

eheh yalnız olmadığımı görünce sevindim doğrusu. aynı sıkıntıyı bende yaşamıştım zamanında hatta buraya da yazmıştım sorun bende mi diye. çevirmende kusur bulmaya bile çalıştım.
belki gerçekten sorun çevirendedir. sizdeki kitap hangi yayınevinin baskısı?

hangi yayınevinden okuyorsun bilmiyorum ama çevirmen kaynaklı olabilir durumun. Başka bir yayınevini de denemeni öneririm. iş bankası gibi yayınevleri bile bazen kötü çeviriler basabiliyor.

benim için akıcı bir kitaptı, ben aksine kolay sıkılan biriyim.

damla sakızlı dondurma +1, üç yaşındaki çocuktan daha beter bir dikkat aralığına sahip olmama karşın müthiş keyif alarak okumuştum martin eden'i. üstelik o dönemde üç ayda bir kitaba el süren biriydim. düzenli okuma alışkanlığım yoktu, 10 sayfa okusam bunalıyordum. ona rağmen martin eden yağ gibi akıp gitmişti, acayip sevmiştim.

ayrıca kimse martin eden'i beğenmek zorunda değil tabii ama böyle bir eser için "sonu vurucu diye seviyolar" demek, kusura bakmayın ama biraz "şey" oluyor. show tv'de yayınlanan yaz dizisi değil bu, sonunun vuruculuğu yüzünden hiçbir eser bu kadar dikkat çekmez. martin eden hakkında bunu söyleyen, oblomov için de "adam tembel ya sürekli yatıyo, çok tembel yani onu anlatmışlar, çok sıkıldım ben" deyip geçiyordur herhalde...

onun dışında çeviri yorumuna katılıyorum. kimin çevirisini okuyorsunuz? ben rus edebiyatı aşığı olmama karşın budala'yı bir süre okuduktan sonra yalçın küçük gibi fırlatmıştım kenara, "10 kere okudum kızcağızın ne dediğini anlamadım" diyerek... çeviri hiç akmıyordu çünkü, çok bunaltıcı ve tuhaftı.

böyle kült eserler okuyacaksanız edinebileceğiniz en iyi versiyonunu edinmeye çalışın. bilindik, isim yapmış, çok iyi çevirmenlerle çalışan yayınevlerini tercih edin. inanılmaz fark ediyor.

tüm bunlara rağmen hâlâ okumakta çok zorlanıyorsanız gerçekten de bırakmanız en iyisi olur çünkü tek bir kitaba takılı kalmak insana bazen aylar kaybettirebiliyor. evet bence de jack london'a çok büyük ayıp etmiş olursunuz ama dört ay boyunca okumaktan nefret etmek yerine martin eden'i bir kenara bırakıp o arada 3-4 tane yeni kitap okumuş olmak daha iyi değil mi?

ben yarım bıraktım.

Sonu hariç bayılarak okumuştum ben de, düzgün bir yayinevinden değilse tekrar alıp birkaç sene sonra okuyun şimdi bırakın gitsin.

öncelikle çeviri ve yayınevi benim için önemli. Öyle olması gerektiğini de düşünüyorum sizler gibi. Iş Bankası yayınlarından Levent cinemre çevirisi. Gayet de iyi çevirmiş kesinlikle laf yok. Olmayınca olmuyor demek ki.

Beni üzen iki şey var. büyük eserleri yarım bırakınca kötü hissetmiyor musunuz siz de? Ben şöyle düşünüyorum. Yazar büyük, eser büyük. Kim bilir ne duygularla yazıldı, hangi yollardan geçti de bu kadar büyük kitlelere hitap edebildi. Böyle bir durumda sıkıldım okumuyorum demek benim için çok acı.

öte yandan okuma şevkim de kırılıyor bu şekilde. Neredeyse 8 aydır diyebilirim 3-4 günde bir kitap bitiriyorum. Zweig öyküleri gibi 70-80 sayfalık kitaplar az olmakla birlikte daha çok 300 sayfa ve üzeri kitapları bitirdim yani okuma hızım hiç de fena sayilmaz. İlk defa bir kitapta takıldım o da Martin Eden oldu maalesef. İlk boş vaktimde hemen kitabımı açıp okuyayım diye düşünürken şimdi içimden gelmiyor mesela. Bana en çok koyan da bu. Yine de okumaya devam. Jack London ve sevenlerinden özür dilerim :) çok konuştum evet.

ne demiş wilde ? "yaşamak çok nadir rastlanan bir eylemdir, çoğu insan sadece var olur" bu gerçeği benimseyerek devam etmek lazım

taşı toprağı altın diye herkes istanbul'a taşınırsa olacağı bu. ne kadar çok insan yaşarsa, o kadar ucuz işgücü demektir. memleketine taşın, hobini işini evinde yap, internetten vergisiz kayıtsız sat, huzur içinde sakin, stressiz, trafiksiz, gürültüsüz, kavgasız, doğal besinlerle ve içeceklerle, tertemiz havada mis gibi yaşa. canın sıkılınca da atla git istanbul'a istediğin zaman..

bizim gibiler için hayat = mücadele etmek. başka çaremiz yok.

Herkes niye kimse ayaklanmıyor diyor ama kimse de elini taşın altına koyup ayaklanmıyor. Sen başla kitleler arkandan gelsin.

evet insan hayatı malesef ucuz
daha da ucuz olsun diye istanbula 1 milyon suriyeli , afgan göçmen daha çektiler.
sen çalışmassan mutlaka bi çalışan bulacaklar.

girişimci ol derim.

hangi bölüm mezunusun? belki girmeni engelleyen şey konusunda sertifika vs. öne çıkaracak bir şey iş görebilir.

maalesef ülke bu durumda, insanlara yazık

eger okudugum alanda is bulamazsam ya da bir aksilik olur mezun olmazsam sehirde yasamam. sehirdeki islerde de calismam. insaattir, efendime soyleyeyim, tezgahtarlik falan filan.

is bulamazsam baba meslegi ciftcilik yapacagim. yaylada belediyeden arsa kiralarim. devlet destekleri falan var bu konuda. ciftlik falan kurup tavuk, yumurta sut isleri ile ilgilenirim. kafamda bu dusunce var.
ya da sofralik bocek ciftligi kurar bocekleri yurtdisina gonderirim.

asgari ucrete kimsenin yaninda calisamam. yukselme yok bi sey yok. 2500 lira sehir hayatinda kime yetiyor? insani yerinde saydirir hayat boyunca.
mumkun degil. ineklerimin pisligi ile yasarim daha iyi. en azindan huzurum olur, mutlu falan olurum.

bence mezun insanimiz is bulamayinca ya da is begenmeyince is kurmaktan kesinlikle korkmasin. siz is yaratin.
devlet kim?
benim sensin odur. biz devletiz.
ve disardan birinin gelip agzimiza ekmek sokmasini ve akil vermesini bekleme huyundan vazgecmeliyiz. bu ulke bizim, belediye de, banka da, tesvikler de. kimseye ait degil. hepimize ait. yeri ve zamani geldiginde bunlardan en iyi sekilde faydalanmaliyiz.
bunlari disaridan yabancilarin gelip kullanacagina biz kullanalim.
senin durumdan memnuniyetsizligini cok guzel buluyorum. umarim guzel isler yaparsin.

mezun olmaya bak.

bunlar iyi günlerimiz.
asgari ücret daha $200 seviyesine gelecek.
belkide sonra $100 kusur seviyesine.
bu fakirliğin sebebi insan ortalamasının çok kalitesiz olması.
girişimci sayısı çok az, başaran siktirp olup gidiyor ülkeden.
zaten girişimcilikten para kazanıp yapıp bu ülkede kalmaya devam edecek salak olmak bir paradoks.
girişimcilerin ne ailesi, ne toplum ne devlet destekliyor.
en az 2-3 nesil bu kalitesiz insna ortalaması devam edecek.

isyan mı? arada kalmayacağından emin misin bu isyanda?
abartmaya gerek yok.
bak,ortalama üstü maaş alıp bankaları kullandıkları kredi kartı faizleriyle zenginleştiren(!) insanlar var. Yine para harcama temelli mutlu olan insanlar var bu ülkede. Cidden sadece kazandığınla satın alıp mutlu olacağını sanıyorsan o mutluluk gelmeyecek..

Üniversite okusan hatta üstüne yüksek lisans yapsan bile 2500 teklif ediyorlar. Üstelik haftada 6 gün ve günde 10 saat çalışmanı istiyorlar. Şu an diplomasız iş bulabilmek çok iyi bence.

kendini geliştirmeyip 2500 e razı olursan ömür boyu bu şekilde gider. Çünkü kendilerine köle istiyorlar. O paraya ev kirası ödemen, tatil yapman, gezmen mümkün değil. Sadece işsiz değilim dersin. Bu maaşlarla mutlu olabilmek bence de mümkün değil.

Geçen bir iş görüşmesinde mülakatta bana çay yapabilir misin diye sordular. Küfür edip mülakatın ortasında çıkacaktım

herkes zengin olsaydı kimse kimseye iş yaptıramazdı
insanlık bu şekilde gelişiyor
öldüren ise insancıl olmayan çalışma şartları

Evet ucuz. 1 oy değerindesin temelde bakarsan. Ama onu geç.

Bu ülkede senin kast ettiğin yaşamak şansla veya sahtekarlık yapmak ile doğrudan ilgili. Bulunduğun hayattan kopman, hayat seni buraya sürükleyerek getirdiği için zor. Hayatında değişim yapman da bu akıntıya karşı gelmek gibi bir şey oluyor haliyle. Bu yüzden çok zor. Akılla, zekayla ilgisi dolaylı bu şeylerin. Eğer bu işler akılla zekayla olsaydı, geçende burda başarı hikayelerini inandırıcılığını tartışıyor olmazdı insanlar. Çoğu insan kendi tercihlerini yaşadığı yanılsaması içinde bizim ülkede. Ama çok az bir kesim harici yaşamıyor. Bakma sen her şey senin kapasitene bağlıymis gibi alttan kendini övmeye çalışanlara.

Değişim istiyorsan bu mümkün. Ama dürüst insan için çok zor ve zaman alıcı. Bunu kabullen.

Bana da biri buradan kosgeb girişimciliklerinden yararlan, baba parası yeme demişti. Sanki ben çok meraklıyım. Girişimciliğe soyunanlar da batıyor, çünkü insanlar para harcamak istemiyor. Bu şartlar altında niye girişimcilik yapayım?

yazını okuyunca aklıma şu söz geldi "herkes bir kıvılcım bekliyor ama kimse yanan olmak istemiyor"

açıkçası ben de böyle düşünüyorum, bir isyan çıksa varımla yoğumla destek veririm ama yok işte çıkmıyor :) 6 aydır işsizim, ne bir gelecek umudu kaldı ne bir heves. allah sonumuzu hayır etsin.

çevremde kimseye üniversite okumayı önermiyorum, gidin meslek öğrenin diyorum
kombici, muslukçu, klimacı, elektrikçi olun daha iyi.

bu bahsettiğim kişilerin en az 1 ev, 1 yazlık, bir lüks otosu var.
kombiciyi eve getirtemiyoruz amk o kadar yoğun.

dediğim kişilerin yaşı da daha 30 bile değil.

e tabi bu meslekleri yaparken instagramdan havalı fotolar atamassın, pelinsu'yu düşüremessin o başka.

kizsaniz da xportant'in dedikleri genel hatlari ile dogru.

bu "hem hayalimdeki isi yapiyorum hem de cuvalla para kazaniyorum" olayi 80lerde bitti. yurtdisinda da bu boyle. nufus artti, diplomali sayisinda asiri bir artis var, sektorler dolu. istisnalar tabiiki var ama cogunluk sizinle ayni durumda.

ben para pesinde olan arkadaslara hayal kurmayi birakip piyasa arastirmasi yapmalarini ve mumkun oldugunca az okuyup biran once hayata atilmalarini oneriyorum. okudukca hayatin gerceklerinden kopuyorsun, bu devirde eger akedemiden kovalamayacak isen kendine yapabilecegin en buyuk kotuluk "profesyonel ogrenci" olmak.

ne yapacagini bilemeyen arkadaslara onerim, boktan bir universite diplomasi alacaginiza lise mezunu olarak kalin ve 4 senenizi az bilinen bir yabanci dili cok iyi sekilde ogrenmeye harcayin. mezun olan arkadaslariniz 4 sene sonunda elinde diploma ile aval aval gezer iken siz coktan calismaya baslamais olur ve zengin olmasaniz bile ortalamanin ustunde para yaparsiniz.

sorunun en temelinde iş standartlarının oturmaması var. üniversite mezunu olmak olmamak değil aslında. devlet memuru değilseniz ya da boğaziçi mezunu olup kaymak bir şirkette çalışmıyorsanız işiniz zor. bugün bir inşaat mühendisi, mimar min. 60 saat it gibi mesai almadan çalışmamalı. devletin bunu denetlemesi lazım. türkiye'deki şirketlerin %90'ı kobi ve bu şartlara sahip. ama devlet bir şey yapmıyor. onun dışında alım gücü çok düşük. insanlar yaşamıyor sadece hayatta kalıyor. birçoğu da sorun etmiyor. herkesin derdi araba almak, ev almak, telefon almak. bir şekilde bunları 150 ay borçla alabiliyorlarsa daha fazlasını talep etmiyorlar.

ben de benzer şeyler yaşadım, bulduğum işten de pek memnun değilim maaşı dışında. yeni mezun/tecrübesiz işsizliği diğer işsiz kalan insanların durumundan çok daha farklı. herkes "bulduğuna şükret" diyor ezberlemiş gibi ama tüm bunların hayatta kalmak için geçici olduğunu düşünüp kendini avutabilirsin belki biraz. ben öyle yapmaya çalışıyorum. yoksa madenlerde vs. ne şartlarda çalışan insanlar var senin benim bulduğum iş ona kıyasla muhteşemdir belki ama herkesin hayattan beklentileri ve standartları farklı bana kalırsa altı gün çalışmak insanlık dışı iki gün dinlenmeden çalışmak berbat ama çoğu insan böyle çalışıyor, bu duruma alışmaksa en korktuğum ve hepsinden berbat gelen bir şey. tüm bunlar hayata geç yaşta atılmaktan ve ülkenin bu konuda en boktan dönemlerinden birini geçirmesinden dolayı. muhteşem bir combonun içine düştük bence.

yaşamak bu değil ama idare etmekten başka çaremiz yok şimdilik.

başka bir duyuruya yazmıştım. aynen kopyaladım.
Herkes anasının karnından vizyoner doğmuş, kişisel gelişim gurusu olarak doğmuş haberimiz yok.
Gene her konuda olduğu gibi burada da insanımız nedeni sorgulamak yerine güçsüz olana, zaten ezilmiş olana yıkmış sorumluluğu.
Çok değil bundan 15 20 sene önce üniversiteye yeni girmiş adama kaç kişi kendini geliştir diye bomboş, ne ifade ettiği belli olmayan bir tavsiye vermiştir?
Bir kişinin girdiğini üniversiteden donanımlı olarak çıkamaması neden onun suçu oluyor?
Memlekette son 20 yılda nüfus 1/3 artmış, endüstri kavramı farklı aşamaya geçmiş ama bu konuda laf kalabalığından başka bir şey yapmayan ne yöneticiler suçlu ne başkası. Suçlu öğrenci, işsiz yeni mezun.
AB demiş şu yıla kadar şu yaş grubunda şu kadar yükseköğretim mezunu olsun demiş. Gene bakmış yarını düşünmeyen insanımız nasıl yapsak bunu diye her köşe başına üniversite açmış. Mis di mi hem şirketlere pr ve vergiden kaçınma alanı hem yönetici tayfaya işsziliği gizlice düşürme yolu.
Sadece İstanbul da 60 a yakın üniversite var. Ama suçlu kim, öğrenci. Memleketteki computer science phd sahibi elemanları birer birer dağıtsan bilgisayar mühendisliği bölümlerine yetmiyor ama olsun nitelik değil nicelik önemli. Yetmiyor zaten başlı başına sorunlu bir aöf sistemi varken diğer üniversitelerde aynı yola giriyor.
Bu kadar üniversite açmış peki başka ne yapmış? Hiçbir şey. Çimento tüketiminde ve işçi ölümlerinde liderliğe oynamaktan başka hiçbir şey ama sorun vizyonsuz öğrencilerde.
Yıllarca oku oku da böyle olma diye meslek aşağılandı bu ülkede sistematik olarak. Şimdi gene o aşağılanan meslekleri gösterip ama siz de iş beğenmiyorsunuz diyorlar.
Peki bu iş beğenmiyorlar diye gösterilen işlerde bu lafı söyleyenlerin kaçı az da olsa çalışmıştır o işlerde? Günde 12 13 saat haftada 6 gün asgari ücretten yarım sigortalı çalıştı mı tekstil atölyesinde bunu söyleyenler?
Ben bugün 9 saat yol yaptım.
Niye? Şeref yoksunu eski patronlardan biri piyasaya çıkmış gittik kavga dövüş 4 yıl sonra 2 bin lira aldık. Şimdi bu adam gene mekan işletiyor, ben gene işsizim ama sorsan iş beğenmiyoruz.
Kendi emeğinin sömürülmesini o kadar normalleşmiş ki adam ya ben yandım başkası yanmasın demiyor ben çok dayak yedim sen isyan etme sen de ye dayağını gel iki de ben vurayım diyor.bunu öylesine normalleştirmiş ki kendisinin yanlış yaptığını kabullenmektense başkalarını da yakmayı daha makul görüyor.
Memlekette 'network' olmadan 'referans' olmadan bir halt olmuyor, zorunlu stajda bile araya adam sokman lazım ama maşallah öğrenciden beklenen superman olması.
Yurtdışı görsün, staj yapsın, dil öğrensin - 1 tane de değil ha en az 2 - güzel bir ortalama ile güzel bir yerden mezun olsun.
Yeter mi yetmez bi de yl yapsın ne de olsa herkers lisans mezunu artık.
Nasıl olacak bunlar hele bir anlatın da bilelim.
O 'iyi' sayılan üniversitelerin aldığı öğrenci sayısı belli. Napsın dışarıda kalanlar var mı bir öneriniz?
Eğitimde fırsat eşitliği dediğinde diplerdeyiz.
Memleketin yarısı asgari ücretten kölelikten belki biraz iyi şartlarda çalışıyor. Bu insanlar çocuklarını zaten özel okula yollayamıyor. Kurs ücretleri 5 6 aylık asgari ücret en iyi ihtimalle.
Ya hadi her şeyi geçtim hiç açıp baktınız mı sınava hazırlık kitapları kaç para?
Kolay mı sizce anne baba ben odtü kazanana kadar sınava gireceğim demek? Memlekette son 15 yıldır liselerde İngilizce namına bir halt öğretilmiyor.
Ama İngilizce mühim, olmazsa olmaz. Ne yapacak kursa gidecek yetmez çünkü anasından native doğan birileri beğenmez onu illa bi yurtdışı görmesi lazım. Git desene bir 2000 lira maaş alan annene anne ben erasmus yapacağım ama hibe falan sıkıntı nasıl yaparız diye?
Her yerde o kadar çok var ki bu herkesi kendi ile aynı imkalara sahipmiş de diğerleri sırf gıcıklık şerefsizlik olsun işsizlik var denilsin diye işe girmiyormuş gibi yargılayan.
Hepsi vizyoner hepsinin kulağına adlarıyla birlikte geleceğin meslekleri okunmuş. Hiç sistemin, yönetenleri falan suçu yok ama. Suçlu bir umut ben okumadım o okusun diye çocuğunu iyi kötü bir üniversiteye sokmaya çalışan anada babada, onların kişisel gelişim gurusu olamayan evlatlarında.
İnsanlar işsizlikten parasızlıktan intihar ediyor ama işte vizyonsuzlar be abi hep onların suçu.

(bkz: ataması yapılmayan öğretmenler platformu )'a bakarsak baslik 2009'da acilmis, 11 ogretmenin intahar ettiginden bahsediliyor. 90'larda boyle bir proble oldugunu hatirlamiyorum, hatta ozel okullarin sayisi yeni yeni artmaya baslamisti, bu okullar devletteki iyi hocalari cektikleri icin devlet okullarinda hoca sikintisi vardi bir donem. dolayisiyla sikinti 2000lerin ortalarinda baslamis gibi ve katlanarak devam ediyor, isin boku cikmis durumda.

is bulamadigindan yakinan arkadaslarin mantigi ise su sekilde: ben bunu bile bile hayalimde ogretmenlik var diye catir catir ogretmenlik yazarim, okul bitince de devletin bana is bulma zorunlulugu var. madem is yok o zaman bolumu kapatsin.

ne desem bilemedim..

ya eğitim faşistliği tamam ben de katılıyorum ama adam marangoz olunca da dünyaları kazanmıyor ki? nerede o lüks arabası olan, bir evi bir yazlığı olan marangoz gösterin? bak yukarıda söylemiş mezun değilim iş başvurusu yapıyorum sömürüyorlar diyor. marangoz sanki kral gibi yaşıyor.

iki taraf da haklı. üniversitenin bi anlamı kalmadı, herkes sanki meslek garantili yaklaşır oldu ki ne alaka ((zaten şu öğretmenlik meselesini ayrıca saçma buluyorum, beni de atasın o zaman devlet çok daha yüksek puanlı bir yerden mezun oldum (ne alaka yani?)) ama üniversite okumamak da bir şey getirmiyor, iyice para kazanmak zorlaşıyor, asgari ücrete talimsin.

herkese hak verdim. şimdi bir de yüksek lisans konusu çıktı, apartman üniversitelerinde bile yüksek yapabiliyorsun, dandik kurul toplanıyor baştan savma karalanmış tez sunuluyor, ok bitti.

@denek hayatım ağzına sağlık. +1

yardım ve tavsiye isteyen birine 'senin suçun' demek de bizim ülkeye özgü bence. reddit'te takılıyorum. cevabı en basit bir google aramasıyla sorulan sorulara bile düzgünce cevap veriyorlar (olması gereken de bu). çok üzücü bi durum bizde aynı kültürün olmaması. bu iletişim bozuklukları çok önemli ve ülkenin durumunun da özeti.

buna uymayan bi sürü kişi var ama kötüler iyiden daha çok göze batıyor işte.

denek + 1 yazılabilecek her şeyi yazmış zaten.

Orient, tissot, longines, bulova

Ben o aralıkta brietling kullanıyorum tavsiye ederim.

@monkey trollemediginizi varsayarak buyuk ihtimalle replikadir elinizdeki.

Brietling’i tavsiye etmem ama (bkz: breitling) iyi markadır. Brietling çakması olabilir, uzak durmakta fayda var.

www.breitling.com

Longines’in en ucuz modellerine düşen bir fiyat aralığı olmasından dolayı bence orient’in üst modellerine yönelmek daha iyi olur.

Otomatik Orient > Quartz


Ayrıca Hamilton da bilindik bir markadır kesin göz at.

www.hamiltonwatch.com

armani saatlerin büyük çoğunluğu sahte. böyle düşünen (nasılsa pahalı değil, çakmasını yapmazlar) kimseler gönül rahatlığıyla alsın diye yapılıyor :) he ama şu da var, çakma olsa ne fark eder? içtiğin kolanın bile gerçekten coca cola olduğunun garantisi var mı? yok... o zaman yapıştır.

not: sahte para üreticileri genelde 200 veya 100 lira değil, 20 lira üretiyorlar. nasılsa küçük para, sahtesi olmaz :)

Seiko nun sahtesi var.

Kutu fatura varmış ona güvenebilir miyiz

seiko'nun da sahtesi var +1
fatura da olur tabi de onaylanmis garanti belgesi var onu da gormen lazim.
eger %100 emin olmak istersen, birlikte yetkili servise gidin orada kapagini acip baksinlar hemen.

Dik duruyordur, zayıftır, tavırlar mimikler vs. Oluyor öyle insanlar.

topuklu giymemişse kimyasalla alakalı olabilir.

uzun ince yapılıdır, başka türlü zor. topuklu giymediyse tabii.

burnu havadadır, kafasını kaldıra kaldıra konuşuyordur

Saçını şaha çıkacak şekilde bir model yapmış da olabilir.

ya 170 olduğunu söyleyen abartıyor ya da 162 olduğunu söyleyen boyunu bilmiyor.

cünku yanyana durdugunda ayni gozukuyorlar demissiniz. bu farkla yanyana duranlari ayni boyda gormek icin kör olmak lazim. topuklu giymeden ayni boyda gozukuyordur herhalde bunu sordugunuza gore.

Peygamber olabilir

10 cm goz yanilgisi icin fazla. Hikayedeki insanlar boylarini dogru bilmiyordur.

gizli topuklu ayakkabı vardır.

170 olanlar bence 170 in altinda olduklarindan abartiyorlar.

bundan sonrasi da durus ile alakali. dik duruldugunda benden daha uzun gosteren arkadaslarim var bir iki santim kisa olmalarina ragmen. kendileri sporcu gerci. o yuzden posture onemli. benim kafa hafiften one dogru yanlis oturma dikkat etmeme gibi nedenlerle gencken.

Bizim milletimiz boyunu olduğundan 10 cm uzun söylediğinden olabilir,muhtemelen ikiside 162'dir.

ayakkabı düzdür de, ayakkabının içinde topukluyla duruyor gibi kalın bir tabanlık vardır. gizli topuk mu diyorlar neyse işte.

kısanın saçı kabarık olabilir.

Linke bakamadım ama Harun Can'ı çok sempatik ve yetenekli buluyorum.

mazlum kiper
aydoğan temel
toprak sergen

açıkçası ben dublajlı film izlemeyi ayrı seviyorum, çocukluktan beri filmlerde kulağımın alıştığı sesler var, bu da bir sektör, ne kadar para verirsen o kadar iyi iş ortaya çıkar, dublaj tümden kötüdür düşüncesine katılmıyorum

ayşegül bingöl

Videoda yer vermemelerine şaşırdım fakat sungun babacan bu konuda duayendir.

Sungun Babacan direkt. Dublaj diyince aklima gelen ilk isim.

istemi betil.
ziya kürküt.
Yekta Kopan
Zeynep Özden Ayyıldız

videoda var mı bilmiyorum ama bu sanatçılar varsa gerçekten düblajlı film izleyesim geliyor. hatta özellikle yüzüklerin efendisi'ni dublaj kalitesinden dolayı türkçe izlemekten çok keyif alıyorum ben.

Videoda duayenlerden çok genç isimler var.

Nur Subaşı, Sezai Aydın, Sungun Babacan falan yok.

Ben sezai aydın'ı beğenirim. Her karaktere uygun ayrı bir ses verir, ruh verir.

Mazlum kiper +1

Elif Acehan <3 Kendisiyle tanışmıştım da. Çok zarif bir hanımefendi.

Harun Can'ı hiç sevmiyorum. Diğerlerine ek olarak Mehmet Ali Erbil diyorum o da çok başarılı

videoya bakmadım. Rıza karaağaçlı.

sakız çiğne geçer

kişisel tecrübem sadece sakız çiğneyince geçmez. o 3 saatlik dilimde bir şeyler yemek içmek koşuluyla koku kalmaz diye tahmin ediyorum. ağızda sakız olsun 3 saat sonunda da

guinan +1, yanında bol su da içebilirsin. içtiğinin bira kadar su da içersen en azından iyi olur. o şekilde iki bira bile içebilirsin aslında.

karanfil hocam karanfil. anestezi hızında etki.

gecenin üçünde eve gelen babanızdan görmediniz mi hiç ?

Surat ve ptt basi ceker

kesinlikle sürat.

aras kargo ise benim hiç sorun yaşamadığım tek kargo şirketi.

aras kargo'yla şimdiye kadar 50 kere kargo göndermişimdir, 50 kere de almışımdır, hiç sorun yaşamadım.

sorunlar %90 şube kaynaklı oluyor. o yüzden bu sorunun kesin bir cevabı yok ama sürat cidden genel olarak kötü diyebilirim.

Sürat. Sadece sürat.

Sürat

Mng.

benim nefret ettiğim firmanın başında açık ara mng gelir. (git: 1355092) burada yaşadığım olay ile ilgili ufak bir başlık var.

mng bulundugum bolgede asla dagıtım yapmıyor. Digerlerinden er ya da geç kargom geliyor.
Sürat pek hazetmem
Yurtiçi eskiden "geldik bulamadık" durumundaydı şuan düzeldi.

Eğer kargo alan tarafsanız kuryelerin numaralarını elinizde bulundurun. Getirmeyen adamlar kargoyu teslim etmeye başladılar.

keşke imkan olsa hiçbirisiyle çalışmasak yapabildimiz sadece kötünün arasından iyiyi seçmek :)

sürat. 2 haftadır kargomu getirmiyorlar. telefonları açmıyorlar, müşteri hizmetleri biz birşey yapamayız, bekleyeceksiniz diyor. genel müdürlüğe 7 sene boyunca getirmeseniz bile bir şey yapamaz mıyım dedim... hayır dediler.

sürat +1

Benim de suratla ilgili kotu anim var

benim en sevdiğim sürat hep aksatmaz 12-13 arası gelir. mng'dekilerle baya dost oldum gelmeden önce arıyorlar abi evdemisin diye falan. aras'taki çocuk da iyi yoksam merdivenin altına bırakıyor paketi.

yurtiçinden nefret ediyorum.

özetle bölgenize bakan şube ile ilgili tamamen.

bulunduğun bölge ile alakalı bir durum bu +1

benim yaşadığım yerde aras kargo felakettir. çok fazla sıkıntı yaşadım şu ana kadar. ama mesela çok ilginç bir şekilde yurtiçi kargo'dan çok memnunum. bizim muhitteki şube çok iyi çalışıyor. kargomu hep saat 11-13 arası getirip teslim ederler, çalışanları güler yüzlüdür. hiç problem yaşamadım henüz.

Şubeye bağlı daha önce de söylenmiş zaten. Ben aras, mng ve ptt ile hiç sorun yaşamadığım için hep onları kullanmaya çalışıyorum. En kötüsü ise açık ara yurtici kargo benim için.

%99 şubeye bağlı bu durum. E-ticaret alanında çalışıyorum her müşteriden farklı geri dönüş alıyoruz. Biri der arasa niye vermediniz, öbürü der yurtiçi niye vermediniz. Bir diğeri çıkar MNG verseydiniz keşke der olumsuz yorum girer. Şubelerin bölgesel yoğunluk durumu, çalışanlar, şube müdürü dahi işleyiş şeklini değiştiren durumlar. Ama bir E-ticaret çalışanı ve satıcı olarak diyebilirim ki Hız için Yurtiçi, sağlam ve güvenli ürün taşıma olarak sırasıyla UPS ve Yurtiçi. Hepsiyle birebir net ilişkim olduğu için en iyileri her daim UPS ve Yurtiçi der geçerim. Soru kötüsüydü aslında ama iyilerini yazınca diğerleri ortaya çıkar düşüncesiyle buradan girdim :)

Hepsiburada ve N11 gibi büyükler o dönem hangi firma ile çalışıyor veya en düşük fiyatı kimden alıyorlarsa o firmadan uzak durun. Şu an bu firma Sürat Kargo.

yurtiçi, sürat, aras, mng. ama en ok da ptt.

şidiye kadar görece en az sorun yaşadığım kargo şirketi ups.

yurtiçi ve aras kargo ile yaşadığım sorunları yazsam sayfalar sürer...

aras kargodan ben de çok çektim. dhl ve tnt yurtdışı için ideal. hiçbir problem yaşamadım denebilir.

esadin arkasinda iran ve rusya var.
rusyanin ve iranin en iyi birlikleri bizzat cephede esad icin carpisiyor.
turkiye'nin arkasinda guya nato var ama natoya guvenerek is yapilmaz.

Rusya olmasa Esad coktan devrilmisti. Bence Suriye bizim hicbir zaman dengimiz olamazdi zaten. Ama Iran ile karsilastirirsak, Iran bizi ozellikle su andaki halimizde dumduz eder diye dusunuyorum. Rusya ile zaten siklet farkimiz var onu konusmaya bile gerek yok.

Hocam Türkiye dünyanın en güçlü ordularından birine sahip. Google’a “most powefull armies” yazınca belirli ölçekler belirlenerek hazırlanmış sonuçlarda oldukça başarılı.

Suriye’nin tabii ki yanımızda esamesi okunmaz ancak Rusya ile olan ilişkileri vs. şimdiye dek götürdü onları.

Suriye'den iyi mi kötü mü bilemem ama most powerfull armies listesinde manpower yani asker sayısının çokluğu ile daha üst sayılara çıkıyoruz. O şu devirde bi şey ifade ettiğini düşünmüyorum. Subay sınıfının durumu da gün geçtikçe kötüye gidiyor ordumuz biraz balon bence.

Askeriyede en son bakilacak şeyin envanter olduğunu düşünüyorum bir kaç spesifik durum harici.
Suriye ile mukayese bile edilemeyiz.
Suri ordusu dandik ama yikilmamasinin sebebi o orduya saldıran yine kendi halkının daha da dandik olmasindan ileri geliyor.
Pyd elinde şu an bizde olmayan anti tanklar felan var mesela :)
Sivri sinek ısırığı kadar ancak aci vermelerinin tek sebebi o super modern silahlarin tetiklerine dokunan parmaklarin dandik oğlu dandik olmasıdır.

Bölgedeki askeri konuda tek rakibimiz israil ve iran'dir ki onlar da envanter durumundan değil, devlet olabilmeyi başarmış, köklü milletlerden olmaları sebebiyle.

Asker sayisinin coklugu falan degil, genel olarak tr ordusu Suriye ordusundan cok guclu. Askerimizin cok olmasi dsgil olay.

"Iran ile karsilastirirsak, Iran bizi ozellikle su andaki halimizde dumduz eder diye dusunuyorum" denilmiş.

güldürmeyin.

Yedek parçalarını üretemeyen, kozmik odalarına girilmiş, en iyi generalleri görevlerinden alınmış, askeriyenin üst kademelerinde hala daha fetöcü bulunan bir ordu nasıl güçlü olabilir?

@calucifer - arkadasim, adamlar senelerdir ambargo altinda yasiyorlar ama yikilmadilar, nukleer gucleri var, sifirdan urettikleri bir suru teknoloji var ustune enerji problemleri yok. persleri ac oku biraz. bunlar molla diyip gecmek kolay, isteseler bizi yok etmeleri cok uzun surmez, mehter pek ise yaramiyor artik :)

Daha ırak'ı yenemeyen bir ülke bizi dümdüz edecekmiş. Ayrıca hayatında radar, aviyonik ya da elektronik harp sistemi görmemiş veya görse bile bu yapılar hakkında bilgi sahibi olmayan insanların askeri teknolojiler hakkında kesin ifadelerle konuşması beni benden alıyor.

Adolf Hitler'in bir sözü vardır: "Savaş karanlık bir odaya açılan kapı gibidir, içinden ne çıkacağını asla bilemezsiniz.” Bana göre bu çok doğru bir sözdür. Örneğin bir general çıkar ve öyle hamleler yapar ki, savaşın bütün seyrini değiştirir.

Sonuç olarak ülkeleri pokemon gibi karşılaştırmak ve şu dümdüz eder, bu düz ovada yener gibi kesin laflar söylemek anlamsız.

senin bu radar, aviyonik ya da elektronik harp sistemi gibi asiri gelismis zamazingolardan bizde var ise neden 40 senedir teroru bitiremediler? hadi son teknoloji bizde var diyelim, yahu genel kurmay baskani esir alinmis ulkeyiz elinde son model silahlar, ucak, tank top olsa ne olur, guldurmeyin.

Ingilizce biliyorsaniz facebook'ta gdansk erasmus diye cok grup var, orada eminim epey turk vardir. Ayrica belki polonya erasmus grubu olabilir turklerden olusan, facebook'tan bunlara bakmanizi tavsiye ederim

Mandu’da bolca pierogi ye. Hayatimda yedigim en muhtesem pierogileri orada yedim.

Onun disinda mlecky bar (milk bar) denilen seyler polonya usulu esnaf lokantasi. Ucuz olur. Cok vardi gdanskta. Domuz tuketmiyorsan belirtmen lazim da vejeteryan ve tavuklu opsiyonlar da bol.

ulaşım için garip isimli bir uygulama vardı, sorsan söylerler. mutlaka en az 10 gb internetin olsun mobilde, her yere toplu taşıma ile çok beklemeden ulaşabilirsin. yiyeceği de yurtta yap, et çok ucuz özellikle. ben dana kıyma kızartıp makarnayla yerdim, yanına da bira veya şarap ile süper olurdu.

yemek kültürleri pek yok, pirogi bir kere deneyebilirsin ama tavsiye etmem.

peki telefon hattı konusunda ne yapmam gerekir? 2 gün oldu geleli ve sürekli Free Wifi area lardan takıldım ama olmuyor. Hat almam lazım. Fakat gsm bayisi görmedim hiç ? Önereceğiniz birşeyler olursa çok memnun ve bahtiyar olurum. Gelirseniz Leh birası ısmarlarım :)

Ulaşım için bahsedilen uygulamanın adı jakdojale. Üniversitenin esn grubuna girebilirsin facebookta, bir de mentor atarlardı benim zamanımda ilk geldiğinde yardımcı olması için mentorun yok mu?

Sana tavsiyem Türklerden mümkünse uzak dur maksimum 1-2 tane Türk arkadaşın olsun.

en az 50 gider. en fazla 100 :) tahmin ediyorum tabii ama düz yolda düşük hızla bahsettiğim değerler tabii bunlar. bir de dizel mi benzin mi o da değişir

Dur kalk mı uzun yol mu araç yüklü mü?
En yakın benzin istasyonuna götürür diyelim.

boş araba ankara içi diyelim... 60-70 falan gider herhalde?:D

40-50 gider rahat rahat

Ortalama yakıt tüketiminize göre değişlik gösterecektir. örneğin otobanda kullanırken yandı ve şehir içine girdiysen 20-30 km götürür. Yeni nesil araçlarda genelde 90-95 km mesafe kala yanar. 30-40 ta ise yanıp sönmeye başlar.

90-110 arası.

130 km yapıp hava yaptırdım. Allah tan benzinliğe girdikten sonra oldu.

Benim arabanin deposu 70 litre, 10 litre kalinca isik yaniyor. Oransal oldugunu sanmiyorum, herhalde depo kucuk olsa da 10 litre kalinca yaniyordur.

Ona gore ne kadar goturecegini hesaplayabilirsiniz cunku mesafeden ziyade yakit miktarina bagli. Bir arabayi 50km goturur baskasini 100km goturur motorun tuketimine ve kullanim sartlarina gore.

@crown: 10 litre kalınca yanacağını sanmam, büyük depoda oransaldır. genelde 5 litre kalınca yanar diye biliyorum ben ufak depolarda.

40 litre benimkisi.

50 km falan gider ama cok zorlamamak lazim.

yasssssak kardeşim: eksisozluk.com

@himmet dayı;

bu yasa e-ticaret'i kapsıyor diye kendimi avutmuştum ama öyle değil mi? elden satışı da mı kapsıyor?

hemen kaldirirlar ilanlarini. facebook'taki sigara alkol satis gruplarinda satabilirsin.

Gördüğüm kadarıyla özellikle letgoda ilanlar silinmesin diye şöyle bir yol izliyorlar: bir karton sigaranın önüne atıyorum bir kitap koyuyor fotoğrafı öyle çekiyor ve kitap satılık diyor insanlar. Sonra mesajdan rahat rahat satıyorlar.

kardeş elden satışı da mı kapsıyor demişsin ama sanırım dünyadan bir habersin :) Sigara satmak için gerekli olan tütün alkol piyasası düzünleme kurulundan belgen var mı? Vergi levhan var mı? Varsa gönül rahatlığı ile satabilirsiniz. Elden 1 liraya sakız satmaya kalksan bile yasal sorumluluğu var ama türkiye'de olduğumuz için sıkıntı yok satabilirsin bence.

letgo'dan koyduğum ilana birkaç kişi yazdı da ısrarcı oldukları için şüphelendim, sivil polis falan olur da suçüstü yakalarlar nolur nolmaz sicilimizi kirletmeyelim durduk yere.

kendisiyle şahsen ya da sözlükten mesaj yoluyla tanışmışlığım yok ama "bizans" isimli yazara mesaj atarsanız size yol gösterir diye düşünüyorum. yıllardır okurum kendisini bilgisi kesin vardır ve yardımsever birisine benziyor. ama benden duymadınız.

diş macunu ve diş fırçasıyla hallettim.

orville

Stranger things
Legion
Fringe

the expanse

Dirk Gently's Holistic Detective Agency

Jonathan Strange ve Bay Norrell

what we do in the shadows

çooook eski ama taken gerçekten bu bağlamda izlediğim en iyi dizilerden biriydi.

dark

dark
the rain
11.22.63

izlerken benzer şeyler düşündüm ayrıca hakan günday'ı da hiç sevmediğim için ben de yarım bıraktım bitirmedim diziyi.

Haluk Bilginer hayranı olarak yarım bıraktım bende.

Ben beğeniyorum. İzlediğin şeyin belgesel olmadığını bilerek izle bence. Ortada bir kurgu var. Bu kurguya göre 'Türk Polisi' dediğin şey günlük hayatında karşılaştığın Türk Polisi olmayabilir elbette.

Dizinin sonu geldiğinde anlatılmak istenen konuyu anlıyorsun. Bence arta kalanlar sadece teferruat ve önemini yitiriyor.

Gerçi ön yargıyla izlersn muhtemelen sonunu da beğenmezsin. O yüzden devam etmeni önermiyorum.

Ben de iki üç bölüm izledim ve bıraktım.

Ben de izlemedim ama felsefe yapmak için şunu soracağım aynı dizi yabancı oyuncularla netflix’te yayınlasa beğenir miydiniz(k)?

Son zamanlarda Türk yapımı her şeye insanların garip bir antipatisi oluştu ne yaparsak yapalım beğenilmeyecekmiş gibi?

Acaba “yerli ve milli” kalıbını uyduranların yüzünden mi oldu bu?

kesinlikle katılıyorum. bok gibi dizi. izlediğim en kötü ve sıkıcı dizilerden biriydi. son zamanlarda şahit olduğum en abartılan şey. ekşi'ye baksan binlerce entry'de övülmüş, vay efendim çekilmiş en iyi türk dizisi, vay efendim dünya çapında gelmiş geçmiş en iyi dizilerden biri falan.

ben de bu duyuruyu açmıştım aynı duygularla: www.eksiduyuru.com

nerden tutsan elinde kalan bir dizi, bu ekşicilere harbiden güven olmuyor. harcadığım vakte bu kadar üzüldüğüm az şey olmuştur.

ben begendim ama kesinlikle abartili cok iyi diyemem. sikilip yarida birakmadim ama klasik bi eksici abartmasi oldu bence de.

ben güzel olduğunu düşünenlerdenim.
normalde türk dizisi izlemem. öneri üzerine izledim. beğendim. farklı bir senaryo ve konu işleniş şekli var.

mükemmel mi? tabii ki de değil.

sektörde berbat oyunculuklarla, saçma senaryolarla çekilmiş bu kadar dizi varken ilaç gibi geldi. türk dizisi izlemeyenlerin çoğu diziyi keyifle izleyebildi. kötülerin arasında sivrildi yani.

haftada bir, sadece 1 bölüm bir dizi izliyorsanız ve beğendiğiniz başka dizi varsa izlemeyin. ama akşam netflix açıp ne izlesem diyorsanız, günde 2-3 bölüm bir şey izlemeden yatmıyorsanız denenebilir. sonunda biraz anlam kazanıyor.

2-3 bölüm izledim ve sarmadı bıraktım.

@dismainpula: kendi açımdan konuşacak olursam, öyle düşünmüyorum. mesela daha dün fi/pi'yi bitirdim (isimlerini halen doğru yazmamış olabilirim) ve çok da keyif aldım. eksikleri olmasına rağmen oldukça başarılı bir dizi.

ben de 3. bölümde bıraktım. jeneriği ve renk paleti güzel, başka bir olayı yok.

yukarıda biri "aynı dizi yabancı oyuncularla netflix'te yayınlansa beğenir miydiniz?" demiş. biri arkadaşı uyandırsın, netflix'in algısı geçen senelerde olduğu gibi yüksek değil. netflix = vakit geçirmelik vasat içerik demek artık. kaldı ki şu senaryo netflix amerika için bile düşük kalır.

ulan herkes yarıda bırakmıs. eksiye girin türkiye'nin en iyi dizisi. amerikan vari bi diziymiş hatta o kadar iyiymiş ki imdb nin en iyi dizileri listesine girmiş.

türkiye'de böyle dizilerde yapılıyormuymuştan yarıda bıraktımlara gelmiş yorumlar.

diziden gerçekçilik niye bekliyorsunuz? dizi size bu olaylar gerçek hayattan alınmıştır mı diyor? biyografik bir eser mi belgesel mi bu? gerçekçilik istiyorsanız gidin belgesel izleyin, reality şov izleyin.

Fena dizi degil.

Katılmıyorum.

Defalarca sıfır gerçekçiliğe sahip olmasıyla eleştirdiğin materyalin bir "senaryo"yla kurgulandığını biliyorsun değil mi?

Reality show denmiş, haber bültenlerini ya da açık oturumları izleyebilirsin. Seni tatmin edecektir.

bi şu diziyi övenlerin bir de ezel övenlerin hiçbir görüşünü ciddiye alasım gelmiyor.

benden de bi yarıda bıraktım geliyor. bok gibi dizi. her şeyi fiyasko. haluk bilginer tek başına kurtarmaya yetmiyor.

ülkede diziyi beğenmeyen herkes buraya toplanmış galiba.

ben çok beğendim. en iyi yerli dizilerden biridir gözümde.

ben de çok beğendim. oyunculuk, senaryo ve prodüksiyon açısından ilk 3'e girer.

10 civarı kalıyor ama tabi biriktirmeye çalışıyorum. Bu 10 binden max 2 bin falan harcarım tatil gibi ekstra bir gider yoksa.

450tl

-100

5000 ila 6000 arası.

Şuanda 2, ocaktan sonra 3 kalacak. bir sene çok ciddi para biriktirip arabaya gireyim diyorum. gram altın alıyorum elimden geldiğince..

değişiyo ama genelde 2binin üstünde bırakmaya çalışıyorum. bi kaç ay önce 2700 kaldı acaip sevinmiştim.

2500-3000 arası.

ooo buralar hep acun ılıcalı ve şeyma subaşı olmuş :)

500 lira kalıyor her ay.

3000 civarı kalıyor

800-900-1100

her ay küçük küçük içeri giriyorum.

Yetsinde artmasada olur.

çok şık. güzel bir saat

Hem de cok

dede saati

Eskitilmis mi? Kullanilmis mi? Bana gore fazla sari ama guzelmis.

Güzel saat ama biraz dede saati. O da büyük ölçüde kadranın renginden kaynaklı.

saat işte

nays

60+ yaş için güzel

Güzel ama Dede saati +1

şık bir saat

dede işi

çok şık

çok güzel. dede işi diyenlere bakma.

kıyafetine göre değişir

Fıstık gibi saat

60+ yaş için güzel +1

Şık ve güzel bir saat

Fiyatı belli mi merak ettim

Fiyatı 9 Bin TL.

güzel aslında ama sarısı çok o yüzden dede işine kaçmış.

mükemmel

harika

60 yas ustu icin ok.

Bakınca aklıma otobüste 65 yaş kartı basan yaşlılar geldi

İci beyaz olsa mukemmel olurdu. Ama sari bogmus evet biraz aksi dede saati pozu var.

antika

Benim tanıdığım tek kişi var takan. 4 tane almis genç işi. Saçını ettirdi yakın zamanda normalin 3 katı para verdi. Amerikada retina değişimi ile gözlerini mavi yaptırmak istiyor. Saçlarını platin sarı yapacakmış ettirdiği saçlar uzayınca. Evli çocuklu 30 yaşında ama 40 yaşında gösteren bir arkadaş. Gençlerin önünü açmak lazım bu konularda.

istiyorum ama takamıyorum. saat bile takamıyorum aslında.

Hani şu, ipi çapa ile tutturulan ve bir ara epey popüler olan bileklikler vardı ya; zamanında bir arkadaştan almıştım, hatırasına binaen onu takıyorum. Bir de, pek bileklik sayılmaz ama bir toka takıyorum genelde bileğime. İkisini döndüre döndüre kullanıyorum.

İkisi haricinde, mazisi olan bir marteniçka var bir de, bağlı olduğu için o sürekli duruyor.

Yaş 25, öğrenciyim bu arada.

Takmiyorum cunku cok varos/apaci/ozenti/demode duruyor.

şunlara bi göz at. resmi kıyafetle de gidiyor
massimo dutti

www.massimodutti.com

Lgbt değilim o yüzden takmıyorum.

takarım takmayı çok severim. ip takıyorum, ekseriyetle siyah ve koyu mavi oluyor.

yaş 20 öğrenci erkek:D

günlük hayatımda bileklik ve saat kullanıyourm her zaman çok güzel dönüşler alıyorum genelde kızlar begenıyor ama kullandıgım bıleklıkler kendi yaptıklarım.
ayrıca cok varos/apaci/ozenti/demode bunların hiç birine katılmıyorum :)

Saat hariç aksesuarım yok.

Slash'in bileklikleri gibi bir çok modelim var. Deri, gümüş, çelik vs..
Çalışırken takmam. Kıyafete göre, gideceğim yere, bulunacağım mekana göre değiştirerek takıyorum.

26 yaşındayım. bi yazılım firmasında satış yöneticisiyim.
mi band 2 akıllı bileklik takıyorum. plastik kordonlu. çin'den tanesi 40 cent gibi bir fiyata bir çok farklı renk ve desene sahip kordonlar da aldım, giydiğim kıyafetin rengine göre takıp çıkarıyorum.

saat dışında hiçbir şey takmıyorum.

27/çalışan.

Takıyorum, deri bileklik. metal olanları altın, çelik, gümüş vs asla takmam.

Bir tane deri bir tane metal takıyorum. Metal olan somun anahtarı şeklinde açık bir şey deri olan da üçlü standart çapalı olanlardan.

28 takım giyen çalışan.

takıyorum, seviyorum ben. altın - gümüş sevmem ama. ipli - deri falan.

Takıyorum bende
O günki ruh halime göre değişiyor . Annemin kendi elleriyle yaptığı var hiç çıkarmadım mesela.
yaş 33

Takamıyorum. Anlamsız kötü bi hissiyat veriyor bileğimde bir şey hissetmek.

Not: Bilekliğimsi dövmem var sol bileğimde.

Şimdiye kadar sadece aşık olduğum kadınların tokasını bileklik olarak kullandım. O da yıllar öncesiydi.

Şimdi sadece çelik kordonlu saat takıyorum. Deri asla takmam.

29’u doldurmak üzereyim. Erkek, çalışan

yalnızca yazın takıyorum birkaç parça renkli deri bilekliği doluyorum ince ince, güzel bir aksesuar olduğunu düşünüyorum +30

Takıyorum. Erkek 25 yaş. Kız arkadaşımın tokası.

eksiup.com

Üç senedir benimle.

Kendi işimi yapıyorum.

27.

takmiyorum. karsilastigim bileklik takanlar genelde hep havali karaketere sahip insanlardi.

Yarı akıllı bir bilekliğim var, onu takıyorum.

Kötü durduğunu düşünmüyorum. Takım elbiseyle sunuma gittiğim zamanlar da taktım, şu an daha rahat bir giyim tarzım var ama yine takıyorum. Merak eden, soran ve beğenen çok oluyor.

28 yaşındayım, kurumsal bir şirkette çalışıyorum.

cdn1.expertreviews.co.uk

sadece tatillerde bordo veya yeşil bir ip bileklik takıyorum
moduma iyi geliyor

oyuncular bile konuşma yasağı kalktı vs. deyip sette çektikleri kamera arkası spoiler içeren görüntüler atıyorlar.

ben ikinci gün gittim filmin ilk yarım saatinde birisi kapıyı açıp filmin sonunda ölen karakteri söyledi bağırarak gitti. neden böyle bir merak var anlamıyorum da şu an spoiler sayılmaz artık film çıkalı epey oldu.

avengers izlememe rağmen ben de 9gag sayesinde izlemiş kadar oldum. bir şeye sarmalarına uyuz oluyorum orada, sardılar mı bırakmıyorlar. her iki posttan biri avengers. bir taraftan diyorum ne mutlu adamlara, en büyük olayları bu.

bence senin dediğin gibi piçlik ama "bakın ben sizden önce gördüm" hava atması tarzı bir piçlik. instagram havasında böyle, bir garip.

Merak neden bilmiyorum ama çok sinirleniyorum bunu yapanlara. Yalnız 9gag'te don't spoil end game diyerek neredeyse 1 hafta falan spoiler içeren postları hot'a çıkarmadılar, 1 hafta sürmediyse bile en az 5 gün kesin yoktu.

Öküz olmak, cool olmak ile karıştı iyice. Halıya sıçıp evin içinde sosyal deney yaptım aileye diyebilirler dayak korkuları olmasa. Aptallık bedava ve çok popüler. Benim salonumda biri böyle spoiler verse sağlam kavga çıkartırdım. 80 tl vermis iki hafta beklemisim. Sevdiğim bir insanla twitter da trolluk yaptığı için ilişkimi kestim zamanında. Burada da bakma herkes karizma ama herkesin troll hesabı da var. Aklından geçeni söyleyemeyecek kadsr ezik insanlarla yaşıyoruz evde iste okulda. Çomara veya trolle maruz kalmadan yasamak çok zor. O yüzden tepkimizi verelim pısırık olmayalım. Gece yatınca lafı söyle soksaydim keske diye düşünmeyelim.

Ben de yakin zamana kadar bakmaya calistim ne getirsem diye, yurt disi ve yurt ici fiyat farki olan seyler uzerinde aşiri vergi olan şeyler oluyor genelde. bu da araba ve telefon en cok alicisi olan. Bunlar icin de getirme yollari kapatildi iyice. Pasaport kaydi 600 lira mi ne olmuş.
Ağır vergi olan başka ne ürünler var bilmiyorum açıkcası, araştırmak lazım. Sigara zaten dunya piyasasinda en ucuz ulkelerden biri Tr, kurdan dolayı.
Bir diğer secenek 2. el telefon. Yurtdisi ulkelerde 2. el pek iplenmiyor, o yuzden ciddi bir fark olabiliyor. Ona da fake imei atmazsan degmez tabi. Mesela sifiri 500 dolar olan telefonun 3 5 ay kullanilmişini 200 250 dolara bulabiliyorsun bazi ulkelerde.
Pek işe yarayan bisey yok yani anlayacagin. Ama ağır vergi olan urunler neler araştirilirsa belki cikar dandirik biseyler.

Kozmetik ürünler. Alıcısını bulursanız alıp getirin.

drone

Kindle, kozmetik

Kozmetik örneğini şöyle açıklayayım mesela. Amerikada 1 dolara sıradan marketten aldığım saç köpüğü Türkiye’de 65 ₺

Türkiye’de satılmayan ya da gereksiz aşırı pahalı satılan kozmetikler dünyasını dalabilirsin. İnternetten satabilirsin.

nintendo ürünlerine bir bakın. ben snes mini aldırdım yarı fiyatına geliyordu. tax free ile uğraşsan daha bile ucuz.

sebastian saç ürünlerine bak derim hocam.

domuz sucuk, sosis, vs.. kadıköyde beşiktaşta seveni bol. eskiden bulunuyordu, artık o derece kolay da değil. makrocenterlarda da çok pahalılar.

Birşey almadım ama telefon sattım, yüz yüze buluşup parayı alıp malı veriyorsun güvenilmeyecek bir durum yok aslında.

onlarca kitap aldım. çoğu da uzak mesafeden önce parayı yolladım sonra onlar kargo yolladı. konuşunca anlaşılıyor az çok hiç dolandırılmadım daha. elden alışverişlerde zaten kalabalık yerleri tercih ediyorum ve genelde yalnız olmuyorum ne olur ne olmaz diye.

ps4 aldım, oculus rift, pc, espresso makinesi vs bir kaç bir şey sattım. chat kısmından konuşup anlaştıktan sonra yüzyüze buluşup alışverişi gerçekleştirdim her seferinde, hatta satış yaptıklarımdan 2 tanesini cihazları denemeleri için evime bile davet ettim, chat üzerinde ve daha sonrasında telefon konuşmaları esnasında kumaşını belli ediyor herkes.

Ben de koltuk ve dijital piyano aldım letgo'dan. Satıcının adresine gidip koltuk ve piyanoyu gördüm, beğendim. Satıcılar nakliye için de yardımcı oldu.

Güvenilmeyecek bir durum yok yüz yüze görüşme şansınız da varsa hele. :)

katlanır bisiklet için satıcının evine, koltuk için ise satıcının dükkanına gittim. önce mesaj yoluyla sonra telefonda anlaştıktan sonra sorun yok. sen malı almadan para ödemiyorsun zaten.

dambil seti aldim.
dvd film aldim.

dambil, uydu alicisi ve yazici sattim.

direkt bulusup satiyorsun. al gulum ver gulum. bence daha guvenli.

Plak aldım şimdiye kadar. Satıcı ile direkt görüşüp bizzat ürünü görme şansı ve pazarlık payı fazlasıyla mevcut olduğundan, bu alışveriş için oldukça avantajlı aslında.

Alıcı ya da satıcı ile -alışverişe göre yani- yüz yüze konuşulmadığı takdirde riskli yalnız, haklısınız.

Kitap ve ayakkabı sattım.
Birine parayı almadan ürünü gönderdim, 30 tl için de hırsızlık yapmaz heralde diye. Şerefsiz bir aydır yollamadı parayı.

Letgodan bi şey almadım ama gitar sattım. Alıcı gelip evimden aldı hatta. Bu tarz konularda rahatımdır genelde. Ama letgo kullanışsız bence. Başka uygulamalardan çok şey sattım.

Geçen sahibinde'den bir araba lastiği aldım 10 yıl önce üretilmiş sktsi geçmiş. Lastiği kullanıyorum ama yolda başıma bişey gelirse diye korkuyorum
Letgo'dan modem aldım çalışmadı sonra götürüp geri verdim. Yine letgodan sıfır modem aldım bir senedir kullanıyorum.

3000 liralık ikinci el bir gitar aldım.

güvene gerek yok. buluşuyorsunuz kalabalık bir yerde, bakıyorsun test ediyorsun ürünü, işine gelirse parayı verip-ürünü alıp ayrılıyorsun.

Hoparlör sattım iki günde çuk diye satıldı

bence CV nizde bulunsun.
her sürekli deneyim sonuçta bir artı getirir.

Gayet de yazılır cv'ye. Gönüllü de yapmış olsan bu senin hevesini gösterir, tecrübe olarak da değerlendirilir. Türkiye'de nasıldır bilmem de yabancılar böyle şeyleri duymaktan hoşlanırlar. Artısı var eksisi yok.

Ya bence bu iş aradığınız alanla ilgili. Hani iletişim alanında arıyorsanız mutlaka yazın ama inşaat mühendisiyseniz "vaktini buna mı harcıyor" diyecek birileri de olabilir.

edit: Halkla ilişkiler alanında mutlaka yazılmalı tabii, çok da iyi olur :)

@ whoosie

Halkla ilişkiler mezunuyum. Dolayısıyla birbiriyle ilişkili şeyler diye düşünüyorum. Aksi bir durum olsaydı, ben bile "gereksiz" diyebilirdim. :)

@ bos gezenin bos ustasi

Yabancılara ilginç geldiğine ben de sonuna kadar katılıyorum. Öyle düşünmeseler "Seninle tanışmak istiyoruz" deyip İsviçre'ye kadar davet etmezlerdi diye düşünüyorum. Kaldı ki zorunda da değillerlerdi yani.

Bir iki yıl sonra başka tecrübeler yazabileceksin o zamana kadar kesinlikle yaz. Mülakatlarda detayını verir hikayeyi cilalayip anlatırsın, davet edildim kulüp tarafından vs. şeklinde.

kesin yaz. mühendis vs olsan hadi neyse denir de çalışma alanına göre doğrudan iş tecrübesi bu.

abi yazmadığın hata. böyle birşeyi yazmak büyük artı. ben cv'de görsem bu ne alaka demezdim. işim bu arada medya.

Ben ne zaman hasta olacak olsam gözüm seğirir. Sonra hasta olurum (grip vb.) ve geçer.

Uykusuz, yorgun veya stresli olabilirsiniz. Eğer bu faktörleri iyileştirmenize rağmen düzelmiyorsa bir görünmekte fayda var.

magnezyum eksikliği olabilir. doktora da gidin bence. seğirme yazınca hemen als falan çıkıyor google'da insan geriliyor. benim dört-beş aydır her yerim seğiriyor. tribe girmiştim artık. en son test mest, benign fasciculation syndrome diye bir şey çıktı. kafasına göre seğirecekmiş öyle yıllarca.

Teşekkür ederim, özellikle Google'a bakmadım yoksa kesin kanser çıkar diye.

benim stresli zmanlarımda ortaya çıkıyor. stres bitse bile aylarca devam ediyor. sonra bi anda yok oluyor.

Benim magnezyum eksilince oyle oluyor. Bi tahlil yaptir.

Var.

olmaz mı?

www.youtube.com

çok severim ertelemeyi

İki aydır bi sayfa yazı yazamadım ertelemekten.

Tezin başına oturmayı ertelemesem şimdi bitmişti.

var, haftalarca dokunmayıp son 1 2 sünde rezil ödevler verdiğim, koskoca kitapları son günlerde ezberlemeye çalıştığım oldu. çok kötü bir şey. çok istesem de bitirip kurtulmayı, yapamıyorum.

sonunda psikiyatriye gittim. muhtemelen ilaç kullanacağım bunun için, bir dahaki andevuda doktorla ilaç konusuna karar vereceğiz. tavsiye ediyorum profesyonel destek almayı.

ben zaman zaman aşıyor gibi oluyorm sonra başa dönüyorum. kuran öğrendim ben, matematik çalışıyorum, sudoku çözüyorum, ezber yapıyorum, kendimi gözlemliyorum. bunlar işime yarıyor. beyni zorlamak sana pratiklik kazandırıyor. pratik olunca erteleme de aza iniyor. ama hala internette vakit öldürmek en sevdiğim. ve hala ben sevmediğim bir şeye 2 dakika bile tahammül edemiyorm. epey uğraştan sonra, ancak...

Çoğu şeyi erteliyorum ve de bundan müthiş keyif alıyorum.Yapacağım işin zamanı bana kalınca da müthiş bir şekilde verimsiz geçiriyorum ve de bundan da çok keyif alıyorum.

ikisi de iyi ayfoncuysan ayfon al değilsen xiaomi. ben olsam xiaomi alırdım.

Ben mi8 alırdım.

iphone 8 kullanıcısıyım

mi 6 kullanıcısı olarak bu ikisi arasından 7 plus tercih ederdim. ama mi 9 gelecek yakında 3500 civarına gelirse o daha mantıklı olabilir.

8 öncesi iphone'lar outdated artık. 8 de performans olarak değil ancak tasarım olarak outdated kabul etmek lazım.

Mi5 kullanıyorum, Çin aslanı alırdım yine telefon alacak olsam.

Mi 8 var memnunum. Sorun aslında önce iOS mu Android mi ona göre tercih et. Android de ben memnunum. İos a alışan ve android kullanamıyorum diyen çok duydum. Tüm bunlar haricinde mi 8 iyi cihaz tavsiye ederim. Mi 9 bekle ama 3600den aşağı zor gibi

evet kutu da satıyorlar 2-3 lira farkla. en küçük boy kutu ücretsizdi sanırım ama ona konsol sığmayabilir.

İyi çiğnemeden yuttuğun için denk gelmiştir. Yedikten sonra bi rahatsızlık vermediyse sıkıntı yok.

terry pratchett

philip k. dick

Pratchett demeye gelmiştim. Neil Gaiman’ın bazı kitapları da benzer tadı verebilir.

Douglas için beyin yakacak diyorsan seni Asimov ile tanıştırma zamanı gelmiş.

Terry için yazılanlar bile şimdiden kanımı kaynattı. Tüm öneriler için teşekkürler! Ek olarak bu dehaların yerli benzerleri var mıdır?

Asimov ve pkd diyorum

antrenmanda kullanılan terli pis havluyu duşta kullanıyor olması başlı başına bir gerizekalılık zaten.

terliksiz duşlara nasıl giriyorlar, ıyk.

normalsin.

titiz obsesif insanın harcı değildir spor.

duşa terliksiz girenleri bende anlayamıyorum. ben işiyorum oğlum hep oralara :)

Sen abartmıyorsun insanlar gerizekalı. Ben sadece normal yüz havlusunu götürmüyorum yukardakilerden.

Spor salonuna pek gitmedim ama gittiğim sürlerde insanların niye spor salonunda duş aldığını da asla anlamadım. Çok fazla kişinin duş aldığı bir yerde asla rahat bir şekilde duş alamam sanırım. Eğer spordan sonra eve gideceksem(ki %99 öyledir) gider evimde duş alırım.

Bu yüzden de spora gittiğim dönemde yanımda sadece bir havlu ve çok terlediğim için belki yedek bir tişört oluyordu

nundu +1

antreman saatlerini çıkıp eve gidebileceğim gibi ayarlarım. gidip gelirken giyeceğim kıyafetler bile ayrı olur gündelik olarak kullanmam. askerlik dışında o kadar kişinin ortak kullandığı banyo/hamam/sauna kullanmadım.

Ben spor salonu dusunu kullanip titizim diyeni anlamiyorum.
Ne recep ivedikler kullaniyor o duslari.

Salona malzemesiz giderim, oradaki havluyu alip alete koyarim. Cikarken de kirliye atip cikarim. Sifir malzeme.

mantar kapmaktan iyidir.

Salonda havlu varsa havlu tasimam ben. Spor salonu dusunu da daima kullanirim, eve girdikten sonra dusla ugrasmak istemem.
Antrenman havlusunu dustan sonra kullnacagima islak islak ustumu giyerim direkt. Ter bulasan sey benim icin lanetlenmeis gibi bir seydir. Uzerine sicilmis gibi.

başka duyuru açmayım..bana da gönderebilecek olan varsa şimdiden teşekkürler..

ben de alırım bir davetiye varsa.

organizr işler oraya mı düşmüş?

iki adet davetiyem var, baska bir torrent sitesinden en az 1.5 ratio olacak sekilde upload/download istatigi paylasan iki kisiye yollayabilirim. daha once rastegele kisilere yollayip, sistemden uyari aldigim icin hic paylasim yapmayip sadece leech edenleri engellemek icin boyle bir sart istiyorum.

edit: bitti

ben de talibim

valla bende talibim.

bu talep patlamasını neye borçluyuz biri aydınlatabilir mi?

duyuruyu açan şahıs olarak bana gelmedi henüz :/

güveç karidesin üstüne kaşar. balık değil ama deniz ürünü yine de.

alabalık.

Tadı az baskın olmayan bir balıkla olur, alabalık uygundur.

Balığın tadının baskın olmaması lazım. Aslında bildiğin tatsız balık olmalı ki kaşar tat versin diye konmuş olsun.

alabalık

alabalık

alabalık

Alternatif cevap:

Eski kaşar ile de taze kaşar ile de balığın uyumlu bir lezzet oluşturmadığını düşünüyorum. Kaşar makarna, tavuk, köfte ve manatar, patates gibi sebzelerle mesela...

kimse tonbalığı dememiş çok ilginç :D her türlü peynirle gider bence.

Doğru bilgi veriyor olması bi yana, reyring yapıyorsa para alır. Bu devran para üstüne kurulu.

Aliyor tabi. Ufak bir yayina baglanana bile 500-1000 atarlar. Bunlari bilmiyorum ama arastirayim, ogrenirsem yazarim

Şu birkaç yıldır çıkanlara, üstüne bir de para veriliyorsa durum fena halde içler acısı.

Ekranda uzun süre bulunmak onların işlerini açıyor, belediyeler konuşmacı olarak çağırıyor etkinliklere davet ediyor vs. Herkesin kaşesi farklı tabii ama alıyorlar para da.

televizyonun cikmasi icin olup bittigi biri degilse almiyordur, yeri doldurulabilir. yaptigi un para yapiyor

Konuksanız:
özel kanallarda para verilmiyor.

Programın Kadrolu Yorumcusuysanız alıyorsunuz, ününüze, vasfınıza göre değişiyor.
Yani ahmet çakar para alıyor tabii, ama ilber ortaylı cnnturk'e 1 programa gelince para almıyor.

trt eskiden (90ların sonunda) kanun vardı diye, komik bir para veriyordu
atıyorum koskoca sertap erener müzik programına konuk geldi diye, bugünün parasıyla 400tl ödenek alıyor.

(bkz: hece ölçüsü)
(bkz: kafiye)

Hece ölçüsü ya da kafiye zorunluluk değil tabi ki ama önemli unsurlar bizim halk edebiyatına baktığınız zaman. Türkülerin, ninnilerin hepsinde hece ölçüsü ve uyak düzeni vardır ki ezberleyip bestelenmesi kolay olsun.

Aruzla yazılmış şiirler de besteleniyor, Dönülmez Akşamın Ufkundayım en bilinen örneklerdendir. Şiirin içindeki ahenk unsurlarıyla alakalı bir şey. Kafiye, ölçü, asonans, aliterasyon vs. bunlar sağlar şiirdeki musikiyi.

Nazım'ın, Attila İlhan'ın ölçü ya da siirin tamaminda yer alacak bir uyak duzeni gözetmeden yazdığı şiirler de besteleniyor. Örnekleri çok fazla zaten.

ikisi de mümkün ama sabahattin ali'nin öyle bir kaygıyla şiir yazdığını sanmıyorum çok emin olmasam da.

bestelenmeye yönelik yazan şairler de var elbet mesela vecdi bingöl sadettin kaynak bestelesin diye şiirler yazmıştır. ya da münir nurettin'in meşhur kalamış'ı behçet kemal tarafından münir beyin ısrarları üzerine yazılmıştır. bunun üzerine bir hatıraları da var şiirin nasıl yazıldığı üzerine.

yansımaz.

kitaplar kdv olduğu için pahalı değil. yayıncılık sektörü ayrı, matbaa ayrı bir krizde. sabahattin ali'nin telifinin bittiği gün diğer yayınevlerinin bastığı kitaplar bile borç harçla- ileri ödemeyle basıldı. butik yayınevlerini geçtim vakıf yayınevleri bile ciddi kar peşinde. belli bir maliyetin aşağısı kurtarmıyor kafasıyla iş yapıyorlar.

ayrıca %8 kdv'si vardı zaten. depo çıkışında yansıtılır indirim. beklemeye gerek yok. birkaç aya anca reel olarak yansıyacağını düşünüyorum. zaten geçtiğimiz aylarda liste fiyatları güncellendi. etiket fiyatı üstüne liste fiyatı uygulaması var. düşse bile etiket fiyatına anca yaklaşır.

ayrıca aceleniz yoksa bkmkitap gibi piyasanın aşağısında fiyatlara satan ancak birkaç hafta içinde gönderen alternatiflere yönelebilirsiniz. en düşük liste zammını onlar yaptı diye biliyorum.

Acelem yok ama KDV %22ye çıktı diye isyan etmişti yayinevleri öyle hatırlıyorum o yüzden beklentiye girmiştim %8 için zaten beklemeye lüzum yokmuş. Teşekkürler

hayır, yansımaz.

kitap zaten fazlasıyla ucuz. fiyatların daha aşağı inmesini beklemiyorum.

2

Kırmızı olanı hırkayla giymektense, siyah olanı al bence direkt.. Üste hırka giyince havası kaçıyor bence o tarz elbiselerin

Siyah olan gayet şık, özellikle de zayıfsan yakışır demeye gelmiştim ama karar vermişsin.

siyah

2

2

2

teoride var cezası. insanlara sebepsiz yere ayrımcılık yapmaktan dolayı falan. ama prtatikte yoktur yani kimse uğraşmaz maalesef. siz yine de şikayet edin.

Parasıyla değil mi kardeşim? Sen girdin Migros'a alışveriş yapıyorsun diyelim. Türkiye Cumhuriyeti pasaportun yok diye satmıyorum lan dese ne dersin bir Alman olsan? Böyle adilik olabilir mi?

İsveç'te böyle bir şey yapsın bir otel/hostel falan direkt adam toplar Vänsterpartiet'ten gider o otelin sahibini doğduğuna pişman ederim. Evini arabasını yakarlar. Yakıyorlar.

herkes olayın yurtdışında yaşandığına çok emin ama bunu taksim'de de yaşıyor olabilir arkadaş. beyefendiler turist olmayınca almak istemiyorlar.

Olay Kapadokya'da geciyor

Yapamazlar. Şikayet edin.

Türkiye dışındaysa buna ırkçılık, ayrımcılık denir. Mutlaka hakkınızı arayın, teşhir edin. Bu tarz mekanizmalar ülkemizde olduğundan daha güçlü, özellikle Batı Avrupa'da ve Nordik ülkelerde.

Türkiye'de olduysa buna çakal esnaflık, paragözlük, yabancı turist kazıklamak isteyen tiplerin işletme sahibi olması denir. Türkiye'de Türke ırkçılık yapılmaz, "Türküm demek bile suç oldu laaan!" diye politika üretmeye çalışanlara kulak asmayın. Yine mutlaka hakkınızı arayın, teşhir edin.

Esnaf çakallığı olsa da sebebin sırf ırk olduğunu nasıl ispatlayacaksınız o mesele, zira başka bir sebeple hizmet etmeme hakkı saklıdır devlet kurumu değilse...

Mavicorap
Adam açıkça Türkler kalamaz diye yazmış internet sitesinde.

Şikayet edin.

Fakat büyük ihtimalle bir deneyim sonucu öyle denmiştir, hostel diyince aklıma 4-6-8 kişilik odalar geliyor ve toplu yaşama uyum sağlayamamış bir sürü insanımız var. Neyse. Yine de herkesi bağlamamalı.

Ha ben Nice'de hostelda kalırken Türk'üz diye 2 tane Praglı kamyoncu tipli herifin yanına vermişlerdi :D hani yasaklayamasa da böyle şeyler yapabilirler.

Tüm odayı sen alırsan (2 kişilik tek kişilik vs.) zaten bir şey diyememesi lazım.

Taksim'deki hosteller böyleydi, şimdi nasıldır bilmiyorum. Yabancı bir arkadaşıma hostel ayarlamaya çalışırken öğrenmiştim, Türk olup olmadığını sormuşlardı.
Ayrıca yine Beyoğlu'nda Türk kabul etmeyen hamam var mesela. Biz 3 kız (hepimiz Türk) gidince aldılar ama normalde Türk kabul etmiyoruz dediler. Benim anladığım Türk erkek kabul etmiyorlar aslında. Sebebinin de barzoları uzak tutmak olduğunu düşünüyorum. Yani bütün Türkleri aynı kefeye koyduğundan evet hoş bir durum değil tabii ki ama yapacak bir şey olmadığını düşünüyorum.

Diğer linkte ne vardı kardeş virüs mü yedik ?

Paradan bağımsız alınabilir. Türkiye araba piyasasını bilmiyorum.

Renoya o para verilir başka ne alıncak o paraya. Bu paraya hatta daha ucuza icon donanımlı clio'lar var ama touch almayın.